6/08/2008

* Rahat Uyku

Rusya'nın istekleri karşısında Padişah II. Mahmut, Divan şairi Keçeci zade İzzet Molla'nın fikrini öğrenmek ister. Keçeci zade, düşüncelerinin yer aldığı bir tasarıyı Padişaha sunar. Bunun sonucunu öğrenmek amacıyla da sık sık saraya gidip gelir. Yine bir gün böyle bir maksatla saraya geldiğinde, cahil olan Kızlar ağası ona şöyle der:
"Molla Efendi, o Rus Çarı'na tacı biz vermedik mi? Sen niye endişe ediyorsun ki;
padişahımız ondan tacı almasını da bilir."
Adamın bu tavrı karşısında, İzzet Molla, ellerini havaya kaldırıp şöyle dua eder:
"Allah'ım, şu adamın aklını bir gece olsun bana versen de, hiç değilse rahat bir uyku uyusam."

* Atılan Taşlarla

Keçeci zade Fuat Paşa; ileri görüşlü ve yenilikçi birisiydi. Onun yaptığı bazı işler kimilerince
beğenilmezdi. Bu yüzden hasımları onu sık sık eleştiri yağmuruna tutarlar, hakkında ileri geri
konuşurlardı. İstanbul sokaklarını bir ara yer yer kaldırımlarla süslemesi de ayrıca hakkında
dedikoduların çıkmasına neden oldu. Bir gün devletin ileri gelenlerinden biri ona:
"Paşa Bey bu kaldırımlar neyle yapıldı?" diye sorduğunda Fuat Paşa gecikmez :

"Bize atılan taşlardan yapıldı."

* Sana Gelen ...

Padişah III. Ahmet, günün birinde yanında bulunan adamlarından birine şöyle der:
"Musiki bana, Cennet kapısı açılırken çıkan ses gibi geliyor."
Adam, Padişahın gözüne girmek için:
"Aman Hünkârım, musiki bana da aynı şeyi hatırlatıyor," der.
III. Ahmet, kendisine yaranmak gayesi ile kılıktan kılığa giren adamı hemen susturuverir :

"Sana gelen Cehennem kapısı kapanırken çıkardığı gıcırtıdır."

* III. Mustafa'nın Talaş ve Telaşı ..

Sultan III. Mustafa 'telaş' ile 'talaş'ı birbirine karıştırırmış. Her zaman 'talaş'a 'telaş'a da 'talaş' dermiş.
Kendisini bu hususta uyarmak istemişler; ama buna kimse cesaret edememiş.
Saraydakiler uygun bir şekilde bu konuda Padişahı uyarmayı planlıyorlarmış.
Bu sırada Padişahın Nedimi: "Ben bu işi hallederim, siz merak etmeyin; ama bana bir hafta müsaade edin.
Eğer beni Padişahımız soracak olursa, 'Bir kaza geçirdi, evi yanıyordu, kendisi kurtuldu kurtulmasına ya biraz rahatsız. Birkaç güne kadar gelir,' deyin," demiş. Ve Nedim bir hafta sonra saraya gelip
Padişahın huzuruna çıkmış. Padişah:
"Geçmiş olsun, bir kaza geçirmişsiniz, anlat bakalım nasıl oldu?" diye sormuş.
Nedimi, planını şöyle uygulamaya koymuş:
"Refikam bir gün patlıcan kızartmaya başlamış. Talaşları yığarak tutuşturmuş.
Talaşlar birden alev alınca hanımı bir telaş almış ki, sormayın. Ne yapacağını bilemez olmuş.
Talaşlar yanınca bizimki telaşlanmış, bizimki telaşlandıkça talaşlar alevlenmiş.
Neyse efendim, alev alev talaş, bizim hanımda ise yine öylesine bir telaş ki..."
Padişah Nedimin sözünü keserek şöyle demiş:
"Canım, hanımın o kadar talaş etmeseydi, telaşlar bu kadar tutuşmazdı ki."

Sizin Soracağınız

Bir Ramazan günü III. Mustafa'nın veziri Koca Ragıp Paşa'nın konağında yapılan sohbet esnasında Ragıp Paşa Paşa Şair Haşmet'e hitaben: "Senin de borcun var mı Haşmet," diye sormuş ve ondan şu cevabı almış: "Evet Efendim, var."
"Ne kadar?" diye sorunca da: "Mahalle bakkalına bin kuruş, kasaba beş yüz kuruş..." şeklinde cevap almış. Ragıp Paşa sorusunun anlaşılmadığını düşünerek şu açıklamayla birlikte tekrarlamış sorusunu: "Ben onu sormuyorum, oruç borcun var mı onu soruyorum." Şair Haşmet, bu soruyu da şöyle cevaplamış:

"Paşam oruç borcunu Allah sorar. Sizin soracağınız kul borcudur."

* Sakın Kalkan Delik Olmasın ?

Günün birinde IV. Murat’a katmerli fil derisinden bir kalkan hediye edilir. Hediyeyi getiren kişi, bu kalkana ne okun, ne mızrağın, ne de kılıcın işlemediğini övünerek anlatır.
Sultan IV. Murat, aynı zamanda devrinin en ünlü okçularından biriydi ve verdiği emirle kalkanı dışarıya çıkardırlar ve yine Padişahın emriyle birkaç okçu kalkana ok attı; ama delemezler.

Şimdi sıra Padişaha gelmişti. Okunu yayını eline alıp, nişan alır ve:
"Ya Allah!" diyerek oku fırlatır. Sonra da elçiye dönerek:
"Git bak bakalım elçi, ok kalkana isabet etmiş mi?" diye sorar.
Elçi gidip kalkana bakınca onun hayret verecek derecede delinmiş olduğunu görünce şaşkınlığını gizlemeyerek:
"Bu nasıl bir iştir Padişahım?" diye sorar. Padişah:
"Bu bilek ve yürek işidir," cevabını verdikten sonra koyar son noktayı;

"Sakın getirdiğin kalkan önceden delik olmasın..."

* Adama Göre Adam Gönderirler

Osmanlı elçisi olarak Fransa Kralı'na gönderilen İncili Çavuş'un elbisesinin bazı yerlerinde yama varmış. Kral kıyafetinden dolayı yadırgadığı İncili Çavuş'a:
"Bana senden başka gönderecek adam bulamamışlar mı?" diye sormuş.
Bu soruya İncili Çavuş şu cevabı vermiş:

"Osmanlılar, adama göre adam gönderirler. Beni de sana göndermelerinin sebebi bu olsa gerek."

* Dost

"Söyler misiniz, kaç çeşit dost var?" şeklindeki soruya Şair Baki şu cevabı verir:
"Üç çeşit dost vardır:
Bir dost vardır; gıda gibidir. Sen onu her zaman ararsın.

Bir dost vardır; ilaç gibidir. Lazım olduğunda ararsın.

Bir dost daha vardır ki; hastalık gibidir. O seni seni arar."